Bugun...


Coşkun BEL

facebook-paylas
Kalbimiz çok hasta
Tarih: 10-07-2023 13:13:00 Güncelleme: 10-07-2023 13:13:00


Almanya, İngiltere gibi ülkelerde 1.5 milyon nüfusa bir kalp merkezi düşerken, ülkemizde 250 bin nüfusa bir kalp merkezi düşüyor…

Yurt genelindeki 310 kalp merkezinde her yıl yaklaşık 100 bin açık kalp ameliyatı yapılıyor. Ve her yıl 500 binin üzerinde insanımıza kalp damar tıkanıklığı nedeniyle anjiyo, stent ya da balon girişimi yapılıyor…
Balon, stent, by-pass oranı son 5 yılda yüzde 90 arttı.
Kalp krizi yaşı yirmilere indi…
Kalp krizinde Avrupa, koroner kalp hastalığında dünya birincisiyiz.
Türkiye’de yapılan çok kapsamlı bir çalışmada; 55 yaşının üzerindeki bireylerin 5’te 1’nde, 70 yaşın üzerindeki bireylerin 3’te birinde ciddi damar sertliği saptanmış…
Bu oranları değerlendiren uzmanlar, gelişmiş batı ülkeleri dahil olmak üzere dünyadaki en kötü oranların ülkemizde olduğunun tespitini yapıyor. 
Sizin anlayacağınız damar hastalıklarında dünya şampiyonu olmuşuz…
Ülkemizde kalp krizi veya inmeye bağlı ölüm oranları hızla yükseliyor…
Dünyadan bir iki örnek verelim…
Kalp hastalığı sıklığı, Çin’de yüz binde 81, Finlandiya’da yüz binde 835’dir. 
Türkiye’de son 5 yılda, yüzde 7,2'den, yüzde 19.5'e yükseldi. Artış oranına bakar mısınız? Yüzde 170. 
Türkiye’de her yıl yaklaşık 250 bin kişiye kalp-damar hastalığı teşhisi konuluyor. Bunların yaklaşık 150 bini yaşamını kaybediyor…
Kalp damar hastalıklarında ayda 12 bin 500 kişi hayatını kaybediyor. Bu hastalıktan her gün 416 insanımızı kaybediyoruz. 
Bu bir felakettir! 
Türkiye’de her gün 416 kişinin kalp hastalıklarından dolayı hayatını kaybettiği gerçeğini ortaya koyarsak, ülke olarak içinde bulunduğumuz felaketin fotoğrafı daha detaylı ortaya çıkacaktır.
İşte bu tablo hapı yuttuğumuzun resmidir.
Gençler henüz 30’una bile gelmeden kalp damarları tıkanıyor ve açık kalp ameliyatı oluyor. 
Değerli okurlar, bu sayıların anlamı şu: Yakın bir gelecekte her mahalleye bir kalp merkezi açılırsa hiç şaşırmamamız gerek!
Kalp yetersizliği, kalbin vücudun ihtiyacını sağlayacak kadar kanı pompalayamaması sonucu akciğerler ve vücudun değişik bölgelerinde sıvı birikimiyle seyreden ciddi bir hastalıktır…
40 yaşın üstündeki kalp yetmezliği görülme oranı dünya ortalamasının tam 3 katı…
Dünyadaki görülme oranı yüzde 3 iken bizdeki oran tam yüzde 9’dur. Yani tam yüzde 300 fazla. Türkiye'de kalp yetmezliği sayısı 4 milyon. 9 milyon kişi de kalp yetmezliği riski altında. Bunun 1,5 milyonu ileri düzeydedir. 
Kalp yetmezliğinde de dünya şampiyonuyuz…
Bu oranlar da giderek artıyor. Eğer böyle gederse 10 yıl içinde 2-3 kat artacağı öngörülüyor. 
Bu korkutucu bir artıştır…
Ne kadar kalp merkezi açılırsa açılsın,  önümüzdeki yıllarda bu hastaların tedavileri için boş yatak ve de parasal kaynak bulunamayacak. Bu hastalığın tedavisi oldukça pahalıdır. 
Kalp yetmezliğinde dünya 1’ncisi olduğumuzu tekrar vurgulamak isterim. Olmaz olsun böyle birincilik!
Biz ülke olarak böyle birincilikleri hak etmiyoruz. Koruyucu önlemler alarak kalp yetmezliğini azaltabiliriz… 
Kalp yetmezliği ileri evrelerde kalp naklini gerektiren bir durumdur. Yapay kalpleri biz üretmiyoruz, ithal ediyoruz…
Sosyal Güvenlik Kurumu bu yapay kalplere milyonlarca dolar akıtıyor. SGK bütçesi bu kadar yüke dayanabilir mi? 
Zaten dayanmıyor… 
Her yıl bütçe açık veriyor. SGK açıkları hazine tarafından karşılanıyor. 
SGK açıklarının devasa boyutlarını ilerleyen bölümlerde detaylıca ortaya koyacağım. 


Böbreklerimiz tükeniyor

Birinciliklerimiz bunlarla sınırlı değil tabii…
Türk Nefroloji Derneği’nin düzenlediği basın toplantından aktarıyorum…
Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar’ın, 26. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi`nde yaptığı açıklama…
2006 yılında yapılan bir çalışmada, 23 ilde böbrek sağlığı yönünden 15 bin kişi taranarak Türkiye’nin böbrek haritası çıkarıldı…
Tarama sonucunda Türkiye’deki kronik böbrek hastalığındaki oran Avrupa ortalamalarının çok üzerinde çıktı. Avrupa’daki oran yüzde 8 gibiyken bizde yüzde 15,7. Dünyada ise yüzde 10 ile 13 arasındadır…
Türkiye’de 7,5 ile 8 milyon arası böbrekleri hasta insan bulunmaktadır. Bunların da 2,5 milyona yakını diyaliz açısından en yüksek riskli gruptur. Böbrek hastalığı bulunan kişilerde kalp damar sorunlarından ölme yüzdeleri çok fazla. Diyalize girmiyor ya da nakil de olmuyor ama var olan böbrek sorunu nedeniyle genç yaşta kalbiyle ilgili bir sorun yaşayıp kaybediliyor…
Böbrek rahatsızlığı olan 25 yaşındaki bir insanın ölüm riski 85 yaşındaki bir kişinin ölüm riskiyle aynıdır. Bir diyaliz hastasının ölüm riski, böbrek yetmezliği olmayan bir kişiye göre 30 kat fazladır…
Bu oranlara göre, böbrek hastalığında da dünya şampiyonu olmuşuz. 
Kitabımı noktalamadan önce, Ekim (2015) ayında son verileri almak üzere Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy’la görüştüm…
Türkiye'de 55 bin 890'ı hemodiyaliz, 4 bin 306'sı periton diyalizi ve 11 bin 122'si böbrek nakilli olmak üzere son dönem böbrek hastalıklı 71 bin 313 hasta bulunuyor.
Ve ayrıca Türkiye'de yılda yaklaşık 10 bin civarında yeni böbrek hastası diyalize ihtiyaç duyuyor… 
Prof. Dr. Arınsoy, şu bilgileri verdi: “Şeker ve hipertansiyon hastalığı hızla artmaya devam ediyor. Nüfusun yüzde 33’ünde yüksek tansiyon, yüzde 14’ünde şeker ve yüzde 20 oranında da obezite hastalığı olduğu görülüyor.
Bir kişide hem yüksek tansiyon, hem obezite, hem de şeker hastalığı görülebiliyor. Bu tabloya baktığımızda toplumumuzun yüzde 33’ünun hastalıklarla boğuştuğunu söyleyebiliriz.
 Yüksek tansiyonu ve şeker hastalığını önleyebilirsek böbrek hastalığı olmak üzere birçok hastalığın önünü geçebiliriz. 
 Türkiye'de toplam sağlık bütçesinin yüzde 5'den fazlası böbrek hastalığının tedavisi için harcanıyor. Erken evre hastaları dahil ettiğimizde kronik böbrek hastalığının toplam maliyetinin sağlık bütçesinin yüzde 20'sine ulaştığını söyleyebiliriz. Obezite de hızla artıyor. Avrupa ülkelerine göre en şişman toplumuz.”
Değerli okurlarım…
Böbrek hastalıkları arttıkça hemodiyaliz merkezlerinin sayısı da katlanarak artıyor…
Türkiye’de 1998 yılında faaliyet gösteren tüm sağlık kurumlarında bulunan hemodiyaliz cihaz sayısı 3 bin 178’dir. 2018 yılında kullanılan hemodiyaliz cihaz sayısı yüzde 500’ün üzerinde bir artış göstererek 17 bin 328 seviyelerine ulaşmıştır.   
Burada önemli olan, hemodiyaliz merkezi sayılarını artırmak değil, koruyucu önlemlerle böbrek hastalığının hızını kesmektir.    


Şekerimiz tavan yaptı


Kalp, böbrek, tansiyon ve şeker hastalığı gibi kronik yani ömür boyu devam eden ve ilaçlarla kontrol altına alınmaya çalışılan hastalıklardaki artış korkutucu boyutlara ulaşmış durumda…
1990 yılında şeker hastası sayısı 1 milyon iken bu sayı kayıt altına alınmayanlarla birlikte bugün 12 milyona çıkmış durumda…
Yine resmi verilere göre, 5 milyon 217 bin insanımız diyabet (şeker hastalığı) tedavisi görüyor. Her yıl 680 bin yeni diyabet hastamız oluyor.
Diyabet yani şeker hastalığı durdurulamıyor. Tam gaz ilerliyor. 
Dikkatinizi çekmek isterim…
Türkiye Diyabet Vakfı, Türkiye’deki diyabetin, yani şeker hastalığının Dünya’dan iki kat, Avrupa’dan ise dört kat daha hızlı arttığını açıklıyor. Diyabetteki artış hızı, adeta freni patlamış bir kamyon gibi durdurulamıyor…
Resmi verilere göre, 5 milyon 217 bin insanımız diyabet (şeker hastalığı) tedavisi görüyor ama hastalığının farkında olmadan yaşayanlarla birlikte bu sayının 12 milyona çıktığı tahmin ediliyor.
Bu ülke olarak yandığımızın resmidir. Resmen bir milli felaketle karşı karşıyayız.
Eğer radikal önlemler alınmazsa yakın bir gelecekte askere alacak sağlam insan kalmayacak. 
Diyabet  (şeker) tek bir hastalık değildir. Diyabetle birlikte insanın yakasına birçok hastalık yapışıyor…  
Her 2 diyabet hastasından 1’i kalp-damar hastalıklarından dolayı hayatını kaybediyor. Her 2 diyabet hastasından 1’inde nöropati yani sinir sistemlerinde hasar görülüyor.
Diyabet, son aşamaya gelmiş böbrek yetersizliği vakalarının yüzde 50’sinden sorumlu. Diyabet hastalarında normal hastalara göre 15 kat daha fazla ampütasyon yani uzuv kaybı yaşanıyor.
Ciddi diyabetik retinopati (görme kaybı) gelişen hastaların yüzde 50’si tanıyı takip eden 5 yıl içinde kör olabiliyor. Diyabet hastalarının ölüm riski diyabet hastası olmayanlara göre 2 kat daha fazla. 
İşte diyabet böylesine önemli bir hastalık. Hastalık durdurulamıyor. İlaçlarla kontrol altına alınmaya çalışılıyor. 
Diyabet, beraberinde birkaç hastalığı da neden olduğundan, bu hastalığa yakalananlar hem diyabetle hem de başka hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Bir de bu hastalıkların Sosyal Güvenlik Kurumu’na maliyeti var tabii…
Diyabet ve diyabetle ilişkili hastalıkların Sosyal Güvenlik Kurumu’na maliyeti 10 milyar liradır.
 Diyabetle ilişkili hastalıklar ve komplikasyonların maliyetlerinin dağılımı incelendiğinde, yüzde 28’nin kalp ve damar hastalıklarına, yüzde 16’sının diyabetik ayak, yüzde 9’nun sinir sistemi hastalıklarına, yüzde 5’nin göz hastalıklarına, yüzde 12’sinin böbrek ve yüzde 30’nun diğer hastalıklara harcandığı ortaya çıkmaktadır. 
Diyabete ve diyabete neden olan hastalıkların tedavisinin yıllık maliyeti 25 milyar lirayı buluyor…
Bu parayla neler yapılmaz ki!
Yollar, köprüler, metrolar…
Depreme dayanıklı binalar.
Öğrenci yurtları…
Enflasyon altında maaşları eriyen işçilerimize, memurlarımıza iyi bir yüzdeli zam…
Daha neler neler…

Coşkun BEL / Sağlıkta Hapı Yuttuk / Kitaptan bir bölüm





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI