Özellikle son 18 yılda, koruyucu ve önleyici tıp yerine, “Önce hastalan, sonra tedavi ol” mantığıyla uygulanmakta olan sağlık politikaları ülkemizde hasta patlamasına yol açmıştır.
2001 yılında 100 milyon civarında olan hekime müracaat sayısı yıldırım hızıyla artarak 2019 yılında 812 milyon 903 bine ulaşmıştır.
2004 yılında 856 milyon kutu ilaç tüketirken bu sayı 2019 yılında 2 milyar 370 milyon kutuya yükselmiştir. Yine o yıllarda sağlığa harcanan para 2 milyar 195 milyon lirayken, her yıl katlanarak artarak 188,6 milyar liraya çıkmıştır. Vatandaşın cepten yaptığı harcamaları da, bu kaleme dahil ettiğimizde, sağlık harcamalarımızın 200 milyar lirayı geçtiği ortaya çıkmaktadır.
Sağlıkta ‘Performans’ uygulaması, özellikle kamu hastanelerinde tahlil-tetkik ve görüntüleme yöntemlerinin sayılarında ciddi artışa neden olmuştur.
Nasıl mı?
Hastalıkların teşhisine yönelik, ileri görüntüleme yöntemi olarak kullanılan MR cihaz sayısı, (Manyetik Rezonans) 2002 yılında sadece 58 adet iken bu sayı 2018 yılında 915’e çıktı…
Tabii bu yükseliş haliyle MR çekim sayılarında patlama etkisi yarattı. 2018 yılında, Türkiye’de, Sağlık Bakanlığı, üniversite ve özel sağlık kurumlarında toplam, 15 milyon 283 bin 656 kişiye MR çekildi…
MR görüntüleme sayısında Almanya, Fransa, Belçika gibi birçok Avrupa ülkesini geride bırakarak Dünya şampiyonu olduk.
Şampiyon olduk olmasına da…
Peki hastane kapısına düşen vatandaşın derdine yeterince derman olabildik mi acaba?
Aktaracağım olay bu sorunun cevabını verecektir sanırım…
6-7 yıl önceydi. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin merdivenlerinde yaşlı bir teyzeyle göz göze geldik.
O merdivenlerden iniyor, ben de çıkıyordum…
Teyzenin bir anda ayağı burkuldu. Tam düşmek üzereyken kolundan sıkıca kavrayıp, tuttum…
O esnada elindeki poşetten yere savrulan röntgen filmleri dikkatimi çekmişti. Filmleri teker teker toplarken, bir taraftan da inceliyordum. Çeşitli organların görüntülenmesi için çekilmiş 5 adet röntgen filmi vardı. Merakımdan teyzeye sordum...
Kendisiyle aramızda şöyle bir diyalog geçti:
- Teyzeciğim, bu röntgen belinizin MR’ı şikayetiniz nedir?
- Ağrılarım var.
- Bu da omzunuz için çekilmiş?
- Ağrılarım var.
- Teyzeciğim bu da göğüs filminiz ne şikayetiniz var?
- Ağrılarım var.
- Bu da bacağınızın filmi. Bunu niye çektiler?
- Ağrılarım için.
- Teyzeciğim, bu da beyin tomografiniz?
- Bunu da ağrılarım için çektiler.
- Peki teyze iyileştin mi?
Bu soruma oldukça sinirlenen teyze, kaşlarını çatarak, ‘İyi olsam burada ne işim var oğlum!’ demez mi?
İşte, teyzenin bana verdiği en son cevap, sağlık sistemimizin iyi işlemediğinin en somut örneğindir.
Hastanelerin poliklinikleri, ellerinde röntgen filmi, tahlil-tetkik dosyalarıyla derman arayan hastalarla dolup taşıyor…
Coşkun BEL / Sağlıkta Hapı Yuttuk / Kitaptan bir bölüm