Genç kadın neden yakama yapıştı?
Hastane koridorlarında yine yürekler yanıyor, yine anneler ağlıyordu…
En çok annelerin gözyaşının aktığı yerler hastanelerin çocuk onkoloji klinikleridir.
Buralarda acıların en büyüğü yaşanır. Gözyaşları sel gibi akar…
Minicik bedenleri büyük büyük hastalıklar yakalıyor, anneler kahroluyor…
Sanırım 2013 yılının temmuz ayıydı. Orta yaşlı bir hanım feryat ederek polikliniklerin önünde kendini yerden yere atıyordu…
Kalabalığı aşarak bayanın yanına kadar ulaştım. Birkaç kişi onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Göz göze geldik. Üzerimde kravat ve takım elbise vardı…
Yerinden ok gibi fırlayıp iki eliyle yakama yapıştı…
Hem ağlıyor hem de feryat ediyordu: ‘Çocuğumu kurtarın, kurtarın çocuğumu o daha çok küçük 6 yaşında..’
Çok geçmeden gerçeği öğrenmiştim…
Doktorlar, çocuğuna kanser teşhisi koymuş. Beni hastane koridorlarında kravatlı ve takım elbiseli görünce o hastanenin yetkilisi zannederek, yardım istemiş.
O annenin elleri yakama yapıştığında olanca gücümle haykırmak, bağırmak istedim: ‘Bunun sorumlusu ben değilim. Ben ülkenin sağlık yöneticisi değilim..’ diye…
Ama ağzımdan tek bir kelime dahi çıkmadı…
Sadece ağlıyordum…
Dünyanın en zor şeyi gözyaşı döken bir anneyi teskin etmektir. Kelimeler yapışır boğazınıza. Susarsınız ve öylece donakalırsınız.
Çünkü hiçbir söz o annenin kanayan yüreğine merhem olamaz. Dünyaları ona verseniz acısını dindiremezsiniz.
Boşuna dememişler ‘ateş düştüğü yeri yakar’ diye…
İşte her yıl 3 bin annenin yüreğine böyle ateş düşüyor…
Türkiye’de her yıl 3 bin çocuğa kanser teşhisi konuyor. Anneler ağlıyor, anneler kahroluyor…
Ölüyorum Tanrım
Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum Tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir...
Üstü kalsın...
59 yaşında hayata gözlerini yuman Türk Edebiyatının usta isimlerinden olan şairimiz Cemal Süreya, “Üstü kalsın” şiirinde “Her ölüm erken ölümdür” der...
Peki ya çocuk ölümleri…
Ben de bir babayım…
Her baba gibi çocuk ölümleri beni de derinden sarsıyor…
Yüreğimde fırtınalar kopuyor…
Her nefes alışımda bedenime ard arda saplanan hançerlerin acısını yüreğimin derinliklerinde hissedebiliyorum…
Sizleri de hissedebiliyorum…
Şu an yüreklerinizin cız ettiğini.
Evet hissedebiliyorum şu an çocuklarınıza daha sıkıca sarılıp öpüp kokladığınızı…
Peki ya o annelerin ömür boyu yüreklerine akan gözyaşlarına ne demeli?
Ömür boyu sürecek olan evlat acısı…
Günümüzde minik bedenleri büyük büyük hastalıklar vuruyor…
Neden henüz 2-3 yaşında olan bebeğin karaciğeri bozulur, karaciğer nakline ihtiyaç duyulur?
10 yaşında bir çocuk nasıl olurda şeker hastalığına yakalanabilir?
Yakalanıyor işte…
Kalem tutması gereken minik ellere günümüzde artık insülin iğnesinin nasıl yapılacağı öğretiliyor.
Bir çocuk neden kalp nakline ihtiyaç duyar?
Not: Ağlama Anne kitabından bir bölüm