Hastalıkların teşhisinde ve tedavi sürecinde doktorun deneyimli olması hasta açısından hayati önem taşıyor. Yanlış konulan teşhis, gereksiz ameliyatların yapılmasının yanı sıra hastanın yaşamını da tehlikeye atıyor…

 

 İşte bu noktada doktorun deneyimli ve tecrübeli olması çok önemli. Ancak sağlık sisteminde yapılan yanlış uygulamalar, tecrübeli doktora ulaşmayı zorlaştırdı. Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde görev yapan çok sayıda hekim, Bakanlığın uygulamalarına tepki göstererek istifa edip, özel sağlık kurumlarına geçiş yaptı.

 

Kamudaki doktor açığını kapatmak için ardı ardına tıp fakülteleri açılıyor. Sayı itibariyle 100’e yaklaşan bu tıp fakültelerinde iyi hekim yetiştirmek mümkün mü acaba?

 

Bu soruyu, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi eski Dekanı ve Ulusal Tıp Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. İskender Sayek’e sordum. İşte cevabı: “Tıp eğitimi, tıp fakültesine girişle başlayıp emekliliğe kadar süren yaşam boyu bir eğitimdir. Amacı, sağlığın gelişmesini sağlayan ve koruyan belli standartlara sahip iyi hekim yetiştirmektir. Türkiye’de hızlı bir şekilde yeni tıp fakülteleri açılıyor. Şu an açılan tıp fakültesi sayısı sanırım 83 adettir. Belki de bu sayıdan daha fazladır. Diğer ülkelerle karşılaştırma yaptığımızda açılan tıp fakültesi sayısı bakımından dünya şampiyonuyuz. Tıp fakültelerinin kontrolsüz bir şekilde artması tıp eğitiminin kalitesini düşürür.”

 

Prof. Dr. İskender Sayek, tıp fakültelerinin sayılarını hızlı bir şekilde yükseltmenin, tıp eğitiminin kalitesini düşüreceğini önemle vurguluyor.  Yani bin tane tıp fakültesi açsanız ne yazar! Önemli olan o öğrenciye her bakımdan donanımlı bir tıp eğitiminin verilmesidir…

 

Ne acıdır ki, açılan birçok üniversitenin kliniklerinin başında “Yardımcı Doçent” unvanlı doktorlar görev yapıyor. O doktor, yapamadığı bir ameliyatı mezun olacak tıp fakültesi öğrencisine, uzman olacak doktora, nasıl anlatsın veya uygulamalı olarak göstersin!