Bugun...


Coşkun BEL

facebook-paylas
Bilime ve teknolojiye ihtiyacımız var
Tarih: 10-07-2023 13:43:00 Güncelleme: 10-07-2023 13:43:00


Milli Eğitim programlarına; ilkokuldan itibaren bilim ve teknoloji ağırlıklı bir eğitim modelini koymalıyız. Fen ve Teknoloji Liseleri’ne ağırlık vermeliyiz. 
Değerli okurlarım…
Bu satırları yazdığım sırada Milli Eğitim Bakanlığı 20 bin öğretmen ataması yapacağını açıkladı.
Bu sevindirici bir haber. Ancak…
Temel bilimler, fizik, kimya, matematik ve biyoloji alanlarına ayrılan toplam kontenjan ne kadar biliyor musunuz?
Bu alanlara öğretmen ihtiyacı çok daha fazla olmasına rağmen, ayrılan kontenjan sadece bin 834’dür. Böyle bir anlayışla biz bilim ve teknoloji üretemeyiz. Teknolojiyi üreten değil, tüketen bir ülke olmaya devam ederiz.
Ülkemizde birbirinden yetenekli onca gencimiz var…
Gençlerimize yeterli imkan ve donanım verildiği takdirde dünya çapında nice başarılara imza atacağından eminim.
Türk hekimlerimizin, bilim insanlarımızın yurt dışındaki başarılarına hepimiz şahidiz…
  Ülkemizde teknolojik alt yapımızı güçlü hale getirerek pekala bunu başarabiliriz. Tabii bunun yolu iyi bir eğitimden geçiyor…
Bilim ve teknoloji üreten ülkelerin ekonomileri çok daha güçlüdür. Olası yaşanabilecek krizleri rahatlıkla atlatabilirler.
Örneğin Alman hükümeti, korona pandemisinin ilk aylarında yani 25 Mart 2020 tarihinde, 'Acil Yardım Paketi' açıklayarak, halkına 756 milyar Euro dağıtacağını duyurdu. 
Ülkemizdeki yardımlar ise arzu edilen seviyelerde olmadı…
Bakınız, ülkemizde doların biraz yükselmesi bile bizi toplum olarak her alanda etkiliyor. İğneden ipliğe her şeye vatandaşın cebini etkileyecek oranlarda zamlar geldi…
Neden mi?
Dolarla ithal edilen ürünlerin haricinde, ülkemizde üretilen ürünlerin ham maddeleri yurt dışından dolarla satın alındığı için, bu ürünler Türkiye’de de üretilse bile ciddi oranda fiyatları artıyor…
Tam yerinde bir örnek olduğunu düşündüğüm için Diş Hekimi Cennet Timurkaan’dan gelen bir mesajı sizinle paylaşmak istiyorum:
“Ben diş hekimiyim. Kliniğimde bir tane bile Türk malı yok. Hepsi Alman, Amerikan ve Japon üretimidir.”
Hastanelerde kullanılan ultrason, bilgisayarlı tomografi, röntgen gibi daha birçok tıbbi cihazı yurt dışından ithal ediyoruz. Tıbbı cihazların yüzde 85’ini ithal ediyoruz…
Sadece tıbbi cihazları değil…
Elimizden düşürmediğimiz, 5 bin, 10 bin, 20 bin liralık telefonları da biz üretmiyoruz…
Cep telefonlarına 10 yılda 21 milyar dolar harcadık. Akıllı telefonları da biz üretmediğimiz için milyar dolarlar yurt dışına gidiyor.
Dünyanın en değerli 500 markası açıklandı…
Biz ülke olarak kaçıncı sıradayız acaba?
Birlikte göz atalım…
Uluslararası marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance tarafından hazırlanan “Dünyanın En Değerli 500 Markası-Global 500-2021” araştırma sonuçları açıklandı.
Ülkeler sıralamasında ABD birinci oldu. Amerika’yı sırasıyla Çin, Japonya, Fransa, Almanya ve İngiltere izledi. Sıralamanın en alt tablosunda yer alan markanın değeri 4 milyar doları bulurken, Türk markaları bu değere ulaşamadığı için sıralamada yer almadı.
Yazık…
Ülke olarak çok kat edeceğimiz yol var…
“Bilim ve teknoloji” diye, diye dilimde tüy bitti…
Bilim ve teknoloji üretmeliyiz…
Bilim olmadan teknoloji de üretemeyiz…
Bilim üretmenin yolu iyi bir eğitimden geçiyor. Yurdun dört bir yanını Fen ve Teknoloji Liseleri’yle donatmalıyız.
Araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) yeterli ölçülerde bütçe ayırmalıyız. Yeterli bütçe olmadan araştırma yapamayız. Araştırma yapmadan da bir marka üretmemiz mümkün değildir.  
Peki biz Türkiye olarak Arge’ye yeterli bütçe ayırıyor muyuz?
Birlikte göz atalım…
Türkiye Ar-Ge çalışmaları için 2018 yılında bütçe olarak milli gelirin sadece yüzde 1'ini ayırdı. Ar-Ge çalışmalarına 14 milyar 924 milyon lira harcama yaptık.  
AB İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) verilerine göre 2019 yılında, AB üye devletleri Ar-Ge çalışmaları için toplam 306 milyar 335 milyon Euro harcama yaptı. 
Bu tutar AB’nin gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 2,19’una denk geliyor. Türkiye AB ortalamasının çok altında kalınca, 35 Avrupa ülkesi arasında 24’ncü sırada yer aldı.
İsveç, Avusturya, Almanya, Danimarka, Belçika, Finlandiya, Norveç, Hollanda ve Fransa listenin üst sıralarında yer alırken, Türkiye bu sıralamada 24’ncü oldu.
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) verilerine göre, Türkiye’de devlet ve vakıf üniversitelerinin sayısı son 18 yılda artarak 77’den, 207’ye yükseldi.
2005 yılında 79 bin 555 olan akademisyen sayımız, 2020 yılında 174 bin 494'e yükseldi. Profesör sayımızda hızla artarak 2019 yılında 27 bin 326'ya çıktı.
Ülkemizin yetiştirdiği birbirinden değerli bu bilim adamlarımızdan faydalanma yollarını aramalıyız. Birlik olursak başarabiliriz.
Milli Kongreler yapmalıyız. Çalıştaylar düzenlemeliyiz. Düzenlenecek olan ulusal kongrelerde, konunun uzmanı bilim adamlarımız, ülkenin ekonomik sorunlarından tutunuz, bilim-teknolojiye kadar her konuyu ele alarak çözüm yolları üretmeli ve bir yol haritası belirlemelidir.
 
Coşkun BEL / Sağlıkta Hapı Yuttuk / Kitaptan bir bölüm
 
 
 
 




FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI