Bugun...


Coşkun BEL

facebook-paylas
Korona Türk toplumunu ezdi geçti
Tarih: 10-07-2023 13:38:00 Güncelleme: 10-07-2023 13:38:00


Korona (Covid – 19) tüm dünyayı etkisi altına alan bulaşıcı, ölümcül bir hastalıktır…
Ancak bu hastalığın yarattığı tahribat, toplumdan topluma bazı farklılıklar gösteriyor. Bu hastalıktan her toplum, eşit oranlarda etkilenmiyor…
Koronanın pençesine düşen bazı toplumlar, bu hastalığı daha az kayıplarla atlatırken, bazıları ise çok daha ağır sonuçlarıyla karşılaşabiliyor…
Nasıl mı?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’de ilk korona vakasının 11 Mart 2020 tarihinde görüldüğünü resmi olarak açıklamıştı…
3 Nisan 2020 tarihinde, ‘Koronavirüs Bilim Kurulu Toplantısı’ sonrası açıklama yapan Bakan Bey; 3 Nisan tarihine kadar 425 kişinin hayatını kaybettiğini, hayatını kaybedenlerin yüzde 78,7'sinin 60 yaş üstünde olduğunu, corona virüsü kaynaklı 60 yaş altı ölümlerin toplama oranının ise yüzde 21.3 olduğunu belirtmişti…
Aynı tarihlerde de, Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Ofisi’nden dünya genelindeki ölüm oranlarına yönelik bir açıklama geldi.  
Dünya Sağlık Örgütü, corona virüsünden ölenlerin yüzde 95’inin 60 yaş üzerinde olduğunu duyurdu. 60 yaş altı corona ölüm oranını ise yüzde 5 olarak açıkladı…
Sizin anlayacağınız dünya geneline baktığımızda, 60 yaş altında görülen ölüm oranı yüzde 5…
İşte bu tabloyla, Türkiye’nin corona tablosu kıyaslandığında ürkütücü gerçek gün yüzüne çıkıyor…
Dünya genelinde 60 yaş altı ölüm oranı yüzde 5, Türkiye’de yüzde 21.3. Aradaki farka dikkatinizi çekmek isterim. Bu verilere göre ülke olarak can kayıplarımız kat ve kat fazladır.
Türkiye 60 yaş altı ölümlerde dünyadan 9, Avrupa ortalamasından 4 kat fazla olması, endişe verici bir tabloydu.
İşte ürkütücü bu tablo, tıp çevrelerince endişeyle karşılandı. Ancak bugüne kadar bunun sebepleri tam olarak ortaya konmadı. 
Neden biz toplum olarak Covid-19'dan daha çok ölüyoruz?
Asıl sorgulanması gereken kritik soru budur…
Bilimsel araştırmalar bilim insanlarının işidir. Mutlaka açıklayacaklardır.
Ancak meslek hayatımın en az 30 yılını ülkenin sağlık sorunlarına adayan bir gazeteci olarak, bu konuda söyleyecek birkaç sözüm olacaktır.
Değerli okurlarım…
Dünya Sağlık Örgütü 14 Nisan 2021 tarihinde ilginç bir rapor daha yayınlayarak, şu uyarıyı yaptı: “Covid -19'dan dolayı hastanede yatan ağır hastaların büyük kısmında diyabet var”
Sizin anlayacağınız, yoğun bakıma düşen hastaların büyük bölümü diyabet hastası…
Diyabet bağışıklık sistemini düşüren önemli bir hastalıktır. Coronaya yakalanan diyabetli kişiler bu hastalığı daha ağır geçiriyor. Hem diyabetli olup hem de koroner damar hastalığı bulunanlar çok daha fazla risk altında. Çünkü damar sağlığı bozuk olanlarda tıkanıklık meydana geliyor ve daha ölümcül olabiliyor.
Obezler de risk altında…
Neden mi?
Normal kişilere göre, obezlerin akciğer kapasiteleri kısıtlıdır. Göbek çevresindeki yağ kitleleri akciğer kapasitesini kısıtlıyor. Bu yüzden nefes alma güçlüğü çekiyorlar…
İşte bu kişiler Covid -19 virüsüne maruz kaldığında akciğerleri zayıf olduğundan bu hastalığın çok daha ağır sonuçlarıyla karşılaşabiliyor…
Obez insanlarda koronavirüse bağlı ölüm nedeni akciğer yetmezliğine bağlı olurken, diyabet hastalarında ise özellikle damar tıkanıklığı meydana geliyor ve buna bağlı olarak pıhtılaşma sorunu nedeniyle ölümler yaşanıyor.
Genel tabloya baktığımızda bu hastalık; diyabetlileri, kalp – damar hastalığı olanları ve obezleri çok daha ağır etkiliyor.
Bu gerçekleri ortaya koyduktan sonra…
Şimdi Türkiye’nin yani Türk toplumunun sağlık karnesine bakmanın tam zamanıdır.  
Önce diyabetten başlayayım…
Resmi verilere göre ülkemizde 5 milyon 217 bin insanımız diyabet (şeker hastalığı) tedavisi görüyor. 
Ancak…
Bu hastalığa yakalanıp ta, hastalığının farkında olmadan yaşayan milyonlar var. Şekerlerini ölçtürmedikleri için hasta olduklarını bilmiyorlar. Ama hastalık sinsice ilerleyerek damarları bozuyor.
Diyabet, zaman içinde ilerleyip, damar yapısını bozarak beyin, kalp ve böbrek gibi organları besleyen atardamarların daralmasına, damar sertliğine sebep oluyor. Bunun neticesinde de; başta kalp krizi, kalp yetmezliği, inme (felç) ve böbrek yetmezliği gibi ciddi durumlar ortaya çıkıyor.
Covid – 19’dan dolayı 30 yaşında, 40 yaşında ölümler sıkça yaşanıyor. Böyle genç yaşta hayatını kaybedenler için ‘Hiçbir hastalığı yoktu’ şeklinde bazı açıklamalar yapılıyor.
Doğrudur…
SGK’nın resmi kayıtlarında bu hastalık gözükmediği için kişinin şeker hastası olup olmadığı bilinmiyor…
Oysa hastalığın farkında olmayan insanlarımızı da, bu hesaba kattığımızda ülkemizdeki diyabetli sayısının 12 milyona çıktığını söyleyebiliriz.
Türkiye’de diyabet, yani şeker hastalığı Dünya’dan iki kat, Avrupa’dan ise dört kat daha hızlı artıyor…
Yanlış okumadınız…
Dünya’dan iki kat, Avrupa’dan dört kat fazla.
Gelelim kalp - damar hastalık tablomuza…
Türkiye’de yapılan çok kapsamlı bir çalışmada; 55 yaşının üzerindeki bireylerin 5’te 1’nde, 70 yaşın üzerindeki bireylerin 3’te birinde ciddi damar sertliği saptanmış…
Bu oranları değerlendiren uzmanlar, gelişmiş batı ülkeleri dahil olmak üzere dünyadaki en kötü oranların ülkemizde olduğunun tespitini yapıyor.
Sizin anlayacağınız, toplum olarak damar sağlığı bakımından çok kötü durumdayız.
Bazı veriler, bu durumu açıkça ortaya koymaya yetiyor, artıyor da… 
Nasıl mı?
Yurt genelindeki 233 kalp merkezinde her yıl her yıl 500 bininin üzerinde insanımıza, kalp damar tıkanıklığı nedeniyle anjiyo, stent ya da balon girişimi yapılıyor.
Ne acıdır ki, damar sağlığı açısından da ‘dünyanın en kötü’ ülkesiyiz… 
Obezite de durumumuz nedir?
Keşke bunda iyi olsak…
Ama ne yazık ki bunda da kötü durumdayız…
Türkiye, şişmanlık konusunda da Avrupa şampiyonu oldu. Ülkemizde erişkinlerde her 3 kişiden biri obez. Türkiye'de 20 milyon obez bulunuyor. Erişkin nüfusun yüzde 60-65'i aşırı kilolu ve obez.
Değerli okurlarım…
Sağlıksız bir toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz. Bunun sonucunda da; ne yazık ki toplum olarak bağışıklığımız düşüyor ve korona gibi hastalıklara karşı dirençsiz kalıyoruz. 
 
Coşkun BEL / Sağlıkta Hapı Yuttuk / Kitaptan bir bölüm




FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YUKARI